logo

ŞİRKETLER 2022’DE TÜKETİCİ GÜVENİNİ KORUMAYA ODAKLANDI

ŞİRKETLER 2022’DE TÜKETİCİ GÜVENİNİ KORUMAYA ODAKLANDI

Deloitte’un hazırladığı Tüketici Ürünleri Sektör Görünümü raporuna göre tüketici ürünleri sektörünün yöneticileri 2022’de tüketici güvenini korumak için daha fazla çalışılması gerektiğini düşünüyor. Yöneticilere göre markalar en çok açık ve şeffaf olmadıklarında, tüketicinin çevresel, sosyal ve yönetimsel beklentilerini karşılamadıklarında ve çevre dostu olmadıkları halde ‘yeşil göz boyama’ yaptıklarında tüketicinin güvenini kaybediyor.

 Deloitte’un 2022 Tüketici Ürünleri Sektör Görünümü raporu yayımlandı. Araştırma, Kasım 2021’de, çoğunluğu 1 milyar doların üzerinde gelire sahip olan, yiyecek içecek, ev eşyaları, kişisel bakım ve giyim şirketlerinde çalışan 100 üst düzey yöneticinin verdiği cevaplarla hazırlandı.

Deloitte Türkiye Tüketici Ürünleri Sektör Lideri Barbaros Yeşin rapora ilişkin yaptığı açıklamada, “2022’de tüketici ürünleri sektörüne baktığımızda, sektörün önündeki başlıca zorlukları, tedarik zinciri sorunu, enflasyon baskısı, artan maliyetler ile iş gücü bulma ve koruma olarak görüyoruz. Nihai tüketicilerde de stokların tükenmesinde karşılaştığı rahatsızlık, iş gücü eksikliği sebebiyle ortaya çıkan kalite sorunu ve fiyatların makul seviyede artmayacağına ilişkin tedirginlik ön plana çıkıyor. Araştırma sonuçlarına göre tüketici ürünleri sektöründeki üst düzey yöneticiler önümüzdeki 5 yıllık planlarında şeffaflık, dijital etkileşim ve işin geleceğine yatırım yapılması gerektiğini düşünüyor, bu yatırımların doğrudan karlılığa ve verimliliğe etkisi olacağını öngörüyorlar” diye konuştu.

Rapordan öne çıkan bazı satırbaşları şöyle:

  • Rapora göre tüketim ürünleri sektörü için önümüzdeki yıl güçlü bir finansal performans bekleniyor.
  • Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 93’ü 2021’de en büyük hedeflerinin daha fazla gelir elde etmek olduğunu belirtti.
  • Araştırmaya göre 2022’de öne çıkacak 3 önemli sorun sırasıyla;
  • Stokların tükenmesine yol açan tedarik zinciri sorunları. Stokların tükenmesi güvenilir mevcudiyet vaadini bozuyor ve sadece perakendeciler için değil, markaların kendisi için de yetkinlik algısına zarar veriyor.
  • İş gücü eksikliği üretimi azaltıyor, bazı durumlarda kalite ve hizmet düzeylerini etkileyerek markanın vaatlerini yetkin şekilde sunmaya yönelik algılanan yeterliliğe zarar veriyor. Bir şirketin aidiyet duygusu yaratacağına güvenmeyen çalışanların da iş tekliflerini kabul etmesi veya ilgili şirkette kalması pek mümkün değil.
  • Fiyatların makul görülen seviyeyi aşacak şekilde artması.
  • Bunlara ek olarak çevrimiçi kanalların teslimatı geciktirmesi, “yeşil göz boyama” suçlamaları, kişisel etkileşimin eksik olması, kurumlara yönelik genel güven kaybı gibi diğer birçok etken sektör oyuncularının güven konusuna odaklanması gerektiğini gösteriyor.
  • Ankete katılan on üst düzey yöneticiden dokuzu sektörün güveni elde tutmak için daha çok çalışması gerektiğini düşünüyor.
  • Ankete katılan yöneticilere göre tüketicinin güvenini kaybetmedeki en önemli 3 neden şöyle sıralanıyor:
  • Marka açık ve şeffaf değilse (yüzde 90)
  • Marka tüketicinin çevresel, sosyal ve yönetimsel beklentilerini karşılamıyorsa (yüzde 84)
  • Marka ‘yeşil göz boyama’ (çevreye önem verdiği izlenimi yaratan projeler) yapıyorsa (yüzde 82)

Güven ‘en değerli varlık’

  • Araştırmaya göre şirketler 2022’de büyüme hedeflerine ulaşmak için güven mücadelesine girişecek.
  • Ankete katılan yöneticilerin üçte ikisi güven oluşturmanın şirketlerinin birinci önceliği olduğunu, dahası güvenin şirketlerinin ‘en değerli varlığı’ olduğunu belirtiyor.
  • Yöneticilerin yüzde 95’i yüksek tüketici güvenine sahip şirketlerin daha dayanıklı olduğu görüşünde.
  • Araştırmaya göre göre tüketici ürünleri şirketleri bu yıl 3 yolla güven oluşturmaya çalışacak:
  • Şeffaflığı artırarak
  • Dijital etkileşimi yaygınlaştırarak
  • İşin geleceğine yatırım yaparak

‘Büyük istifa’ akımı sektörü vurdu

  • 10 yöneticiden sekizi, iş gücünde yaşadıkları eksikliğin kaliteyi etkilediğini, bunun da tüketici güveninin kaybedilmesine neden olduğunu belirtiyor.
  • Yine her 10 yöneticiden dokuzu, çalışanların iş yerinde aidiyet duygusu hissetmemeleri halinde işverenlerine daha az güvendiklerini ifade ediyor.
  • Araştırmaya göre işten ayrılmaların başlıca nedeni pandemi döneminde tüm dünyada başlayan ‘büyük istifa’ akımı gibi dış etkenler (yüzde 65). Bunu şirket yönetiminden memnun olmama gibi iç etkenler (yüzde 15) ve diğer sebepler (yüzde 13) takip ediyor.
  • Araştırmaya göre işten ayrılanların yüzde 58’i, 2022’de yeni bir işe başlamayacak, yüzde 23’ü 3 ila 6 ay, yüzde 15’i ise 2023 ve sonrasına kadar çalışmayı düşünmüyor.

Gelecek 10 yılda sektörü değiştirebilecek beş büyük fikir

Deloitte, raporun son bölümünde tüketici ürünleri sektöründe önümüzdeki 10 yılda önemli rol oynayacak teknolojileri sıraladı:

  1. Dijital ürünler: Blok zinciri ve NFT (değiştirilemeyen token’ler) gibi teknolojiler rekabet kaynağı yaratacak önemli teknolojiler. Tüketici ürünleri sektörü bunlara uyum sağlamak zorunda.
  2. Otomatik satın alma: Araştırmaya katılan yöneticilerin yüzde 77’si tüketicilerin 10 yıl içinde hızlı tüketim ürünlerini otomatik olarak yenileyeceğini düşünüyor. Bu durumda şirketler tüketiciyi yapay zekâ araçlarıyla doğrudan etkileşime geçirerek DTC kanalları ile perakende satış yapmayı durdurabilir ya da daha ‘ideal’ kararlar alan yapay zekâ araçlarıyla tüketiciye kendi tekliflerini sunabilir.
  3. Ortamsal programlama: Şirketler tüketicilerin kendilerine güvenmelerinin bir yolunu bulabilirse pazarlama anlayışını tamamen değiştirebilir. Yöneticilerin yüzde 61’i pazarlamanın gelecek 10 yılda tamamen dijital olacağını düşünüyor.
  4. Teknolojik imalat: Daha kısa tedarik zincirlerinin yanı sıra 3D yazıcılar gibi eklemeli imalat teknolojilerine olan ilginin artması üretimi tüketicilere daha yakın hale getirebilir. Bu, özel ürünler ve tüketicilerle birlikte ürün oluşturma imkânı sağlar.
  5. Tüketim sonrası: Bazı tüketiciler daha çok sürdürülebilirliğe dayalı satın alma kararları alacaklar. Hükümetler bu durumda yeni sürdürülebilirlik düzenlemeleriyle ekonomiye müdahale edebilir. Tercihen, koşullara dayalı olarak veya zorlama ile daha az tüketime yön verilebilir.

Paylaş